35,2068$% 0.3
36,7672€% 0.92
44,3202£% 0.7
2.968,33%1,32
2.622,74%1,01
9.724,50%-0,42
Probiyotikler, vücudumuza bazı klinik faydaları kanıtlanmış yararlı yani dost bakterilerdir. Probiyotik seçiminde bazı kriterler vardır. Öncelikle canlı ,yararlı ve yeterli miktarda olmalıdır. Raf ömrü süresince canlılığını kaybetmemesi gerekir ayrıca kullanım nedeni ,kullanım amacına uygun ve yeterli olması gerekir ki klinik çalışmalar sonrası beklenen sonuçlar alınabilsin.
Takviye olarak alınan probiyotiklerin, mide asidinden ve safra asidinden etkilenmeden ,ince bağırsaklara ulaşması ve orada tutunabilmesi gerekir. Sindirim kanalında da canlı olarak kalabilmesi önemlidir.Bunun için de sadece uygun probiyotiği seçmemiz değil maksimum düzeyde fayda görmek için, ne zaman tüketeceğimizi de bilmeliyiz. Probiyotikler gece yatmadan önce kullanılmalıdır. Çünkü bu bakterilerin bağırsakta tutunması gerekir. Probiyotikler kadar prebiyotiklerde çok önemlidir çünkü prebiyotikler bağırsaktaki bu bakterilerin besin kaynağıdır Dolayısı ile sadece probiyotik alarak değil bunların besin kaynağı olan prebiyotikleri tüketirsek biyoyaralılığı daha çok artar.
Ayrıca kullanılan bakterilerinin cinsi, türü ve suş kodu da çok önemlidir. Çünkü suş, bakterinin özelleşmiş faydalarını belirler. Yani aynı cinsteki ve türdeki ancak suşu farklı olan bakteriler, farklı faydalar gösterir örneğin biri vajinal enfeksiyonlara iyi gelirken ,başka bir suş ruh sağlığı üzerinde etkili olabilir. Dolayısıyla suş kodu ,probiyotik kullanımında oldukça önemlidir ve amaca uygun olmalıdır.
Probiyotik denilince hepimizin aklına bağırsaklarımız gelse de vücudumuzun farklı farklı yerlerinde biz bunların faydalarını görebiliyoruz çünkü Mikrobiyata dediğimiz bakteriler bizim sadece bağırsaklarımızda değil ağız boşluğu ile başlayan sindirim kanalımızda , vajen ve kulak boşluğunda da yer almaktadır.
Probiyotikler kabızlık ,ishal ,ibs ,insülin direnci, vajinal enfeksiyonlarda ,idrar yolu enfeksiyonların da, otoimmün hastalıklarda, ruhsal sorunlarda ve metabolik sendromda bile etkili olmaktadır.
Bağırsaklarımızda, zararlı ve faydalı bakteriler bir arada yaşar ancak bunların sayıca dengede olması çok önemlidir. Faydalı bakterilerin , patojen dediğimiz hastalık yapıcı bakterilerden sayıca üstün olması gerekir. .Peki faydalı bakteriler sayıca neden azalır ,biraz bundan bahsedelim. Biz doğduğumuz anda bir mikrobiyotaya sahibiz ; doğum biçimimizin normal veya sezaryen oluşu ,anne sütü almış olmamız ,geçirdiğimiz enfeksiyonlar ve tedavi olmak için kullandığımız antibiyotikler ,gıda zehirlenmeleri ,gıda intolerasları ,stres gibi faktörler nedeniyle mikrobiyatada bir dengesizlik oluşabilir. Biz buna Disbiyozis diyoruz ve vücutta zararlı bakterilerin sayıca fazla olması ,vücudumuzda sistemin aksamasına ve sorunlar çıkmasına sebep olur.
Vücudumuzdaki dost bakterileri beslemek için prebiyotiklere ihtiyacımız olduğunu söylemiştik peki bunlar nelerdir diyerek sıralayacak olursak ;yer elması ,soğan, sarımsak, pırasa ,muz, meyveler ,soya fasulyesi ,kuşkonmaz ,bezelye ,baklagiller ,bal ,Yeşilçay ,yoğurt ve kefir gibi besinleri söyleyebiliriz. Prebiyotiklerin en önemli özelliği ,patojen dediğimiz hastalık yapıcı bakterileri beslememesi gerekir. Ayrıca bunlar mide ve ince bağırsakta sindirime uğramazlar ve emilmezler ,lifli yapıları ile kolonda besin kaynağı olarak yer alırlar. Prebiyotik tüketimi ile laktik asit ve bütirat üreten bakteri gruplarının beslenmesi hedeflenir , böylece dost bakterilerin sayıca artarak sistemi rahatlatması sağlanır.
Cinnete Şaşmayın – Besim Kavukçu